Sunday, March 22, 2009

21 Mart


Baharin gelisini simgeleyen, Cografya derslerinden aklimizda kalan yegane bilgi olan gece-gunduz esitliginin disinda bir ozelligi var 21 Mart'in bizim icin. Yegenim Deniz'in aramiza katildigi gun. 11 yasina girdi bu sene. Halbuki benim icin hala kendini fasulye gibi nimetten sayarcasina karsimiza dikilip, bir bayram edasiyla onu karsilamamizi bekleyen, yarim yamalak konusmasiyla "ben geldim" diyen bi bebek. Dusunuyorum da sunun surasi 7 yil sonra universiteli olacak. 7 yil nedir ki? Goz acip kapayincaya kadar gecer. Buraya geleli 4 yil oldu bile. Eminim o 7 yil da o kadar cabuk gececek. Herkes is guc telasi icindeyken bir suru hayat akip gececek, yenileri eklenecek, acilar, mutluluklar yasanacak. Ama hepsi cok cabuk olacak. Ne oldugunun farkina bile varamayacagiz.  Bugunlerde fazlaca sorar oldum kendime: insan buyudukce zaman daha mi hizli akiyor? Aksam ezani okunana kadar sokaklarda oynarken ne kadar cok sey sigdiriyorduk kucucuk hayatlarimiza? Simdi ne yapiyoruz? Git, gel, ye, uyu. Kuzenimin bebegi oldugunda Muslum "eats, poops, sleeps" gibi bi yorum yapmisti. Hayat da zamanla ayni dongu icersine mi giriyo acaba? Orta yaslarda sadece "calis" ekliyorsun. Daha sonra en basa yeniden donuyorsun: eat sleep poop...

Neyse konuyu fazla saptirmayip asil konumuza geri donelim . 

Canim, Denizim, ilk goz agrim, 
Dogum gunun kutlu olsun. Hayat sana hep guzellikler getirsin. Baharin gelisini mujdeleyen dogdugun gun sana hep mutlu yarinlar mujdelesin. 

Friday, March 20, 2009

Mutluluk...

Mutluluk... Cogu zaman sadece kredi karti borclarinin ya da ordan burdan gonderilen reklamlarin ciktigi posta kutusundan cikan guzel bir kartpostaldir...



Mutluluk... Kucucuk ellerin (ya da senin en son kucucukken gordugun) yazdigi, susledigi aklimizdasiniz diyen bir kartpostaldir. 





Evet basliyorum...

Ne zamandir aklimda olan, ama bir turlu uygulamaya koyamadigim "blog" hayatima bugun resmen baslamis bulunuyorum. Oncelikle bana bu konuda (direk olarak olmasa bile) onculuk eden arkadasim Evrim'e tesekkur edeyim. Her ne kadar Evrim, bu konuda beni tetikleyen kisi olsa da, bugun baslamamin en buyuk sebebi heralde yeni baslamis oldugum yabanci dil egitiminde blog kullanimi oldu. Yani bu konuyu arastiriyorum ama yaptiklarim, yasadiklarim uzerine daha cok dusunmemi saglayacak blogum yoktu. Uzun lafin kisasi, bu nedenlerle basladim yazmaya ve umarim yuzumu kara cikarmam ve devamini getiririm. 

Slumdog Millionaire 

Danny Boyle ve Loveleen Tandan tarafindan yonetilen Slumdog millionaire Hindistan'in arka sokaklarinda yetisen bir gencin bizdeki "Kim 500 milyar ister" adli yarismaya katilmasi ve butun sorulari bilmesiyle basina gelen olaylari anlatan bir film. 8 dalda Oskar almis (kaynak:imdb). Filmi izlerken aslinda ne kadar da bizim hikayemizi anlattigini dusundum. Biraz din catismasi (ya da mezhep), Tarlabasi'nda ki daracik sokaklar ve icindeki gizem dolu yasamlar, biraz kardeslik, boka batma ugruna besledigimiz unlu hayranligi, ve ya kucuk yasimizda, ya bizim basimiza da gelirse diye korktugumuz (ya da ailelerimizin tehdit unsuru olarak kullandigi) Erol Tas hikayeleri. Demek ki hikaye hepimizin hikayesi. Yani ne zaman boyle bir film izlesem, aa Hintliler bize ne kadar cok benziyo, aa Meksikali'lar da ayni biz gibi, ya da su Afgan cocugun basina gelenler kim bilir bizim ulkemizde kac cocugun basina gelmistir diye dusunmeden edemiyorum. Yani o zaman akla su soru takiliyor. Madem bu bir Erol Tas /Sezercik hikayesi nasil oluyor da 8 Oscar odulu birden aliyor? O da hikayenin anlatilisi olsa gerek, ya da bir yerlerden Jamal'i batakligin icinden cekip cikaracak bir Nubar Terziyan cikmamasi, veya Ekrem Bora'nin Jamal'in babasi cikmasi gibi illaki de mutlu sonla bitirme kaygisi olmayisidir. Bu arada cocuk oyuncularin mukemmelligine deginmeden gecemeyecegim. 

Hikaye bizim hikayemiz, hikaye hepimizin hikayesi!!! Guzel anlatan yer seker, anlatamayan sumugunu ceker!!!

Iyi seyirler...

Filmin fragmanini izlemek icin buraya tiklayiniz