Sunday, April 5, 2009

Pazar Sendromu

Genelde Pazartesi sendromundan soz edilir. Yaptigim kisacik arastirmada bunu kanitlamis durumda. Her ne kadar genelde bloglardan olussa da pazartesi sendromundan soz eden bir suru web sitesi cikiveriyor karsimiza. Benim pazartesiyle degil de genel de pazar gunleriyle bir problemim var. Bunun nedenleri uzerine azicik kafa yorunca cocukluguma ve ilk gencligime donmus buluyorum kendimi (Freud'cu bir yaklasim mi bu). Pazar gunlerini cocukken sevmemin en buyuk sebebi tek kanalli gunlerdi galiba. Cuma ve Cumartesi'nin guzelim Turk filmleri ve Mavi Ay gibi hepimizi televizyon basina kilitleyen gunlerin tam aksine pazar gunu tam bir iskenceydi. Ogleden sonra yayinlanan pazar konseri ve butun gun mac ve spor disinda birsey olmamasi cocuk bedenimin sikintiyla dolmasina sebep olurdu. Biraz daha buyuyunce daha aci bir yani cikti pazar gunlerinin. Liseyi iki yil boyunca (ayni sehirde oturmama ragmen) yatili okumam sancili pazar gunlerinin acisini ikiye katlamisti. Pazar gunu saat 5'te okulda olup, ondan sonraki 5 gunu kilitli kapilar ardinda gecirecek olmam pazar gunlerimi gozumu acmaya korkar olmama sebep olmustur. Sabah uyandigimda demir ranzayi gormekten korktugum icin bir sure acmazdim gozlerimi. Dusunurdum nerdeyim, bugun gunlerden ne diye? Iste bu yuzdendir pazar gunleri hala buruk uyanisim, iste bu yuzdendir pazar gunlerinden nefret etmem. Her ne kadar tatilmis gibi gorunse de icimin rahat etmedigi, surekli kafamin icinde beynimi yiyen bir ses barindiran gundur pazar. Iyi pazarlar sevgili okurlar...
Not: Yatili okul tamamen kotu bir deneyim degildi. Beni ben yapan, tek basima ayakta durmayi ogrendigim yerdir. Bu hikayeleri bir baska bloguma sakliyorum...

No comments:

Post a Comment